Suzan Suzi 8694
Kırklar dağının düzü
Ziyaret çarptı bizi
Kırklar dağının düzü
Ziyaret çarptı bizi
Kör olasın suzan suzi, suzan suzi, suzan suzi
Sular apardı bizi
Kör olasın suzan suzi, suzan suzi, suzan suzi
Sular apardı bizi
Köprü altı kapkara
Suzan gel beni ara
Köprü altı kapkara
Suzan gel beni ara
Saçlarıma kumlar doldu, kumlar doldu, kumlar doldu
Tarak getir sen tara
Saçlarıma kumlar doldu, kumlar doldu; kumlar doldu
Tarak getir sen tara
Sanatçı: Anonim
Suzan Suzi Türküsünün Hikayesi
Suzan Suzi türküsünün efsanesi memleketimizin güzide şehirlerinden Diyarbakır'da Dicle nehrinin kenarında bulunan Kırklar dağında geçmektedir. Günümüze kadar gelen rivayete göre Kırklar Dağının eteklerinde Kırklar isminde bir ermiş bulunmaktadır. Çevredeki insanlardan kimileri dertlerine derman bulabilmek için kimileri ise dileklerini gerçekleştirebilmek için Kırklar dağında bulunan mübarek insanı ziyarete giderler.
O zamanda yaşayan zengin soylu asil bir süryani aile vardır. Bu zengin ailenin bir türlü çocukları olmamaktadır. Dertlerine derman bulabilmek için gitmedikleri hekim uygulamadıkları tedavi kalmamıştır. Kilise yollarını aşındırmaktan kendileri de bitap düşmüşlerdir. Çevrelerinden aldıkları tavsiyelerle son çare Kırklar Dağına ziyarette bulunurlar. Kırk gün boyunca her gün ziyarete giden ailenin duaları nihayet kabul olur ve kadın gebe kalır.
Aylar sonra süryani ailenin dünya tatlısı bir kız çocukları olur kızların ismini yakıcı ateş anlamına gelen Suzi'yi koyarlar. Süryani aile kızları için her yıl Suzi'nin doğduğu günü Kırklar dağında kutlar. Kurbanlar keserler Suzi büyüdükçe dillerden dillere dolaşan güzelliğe sahip olur. Suzi'nin peşinden koşan çok olur fakat kalbini çalabilen kimse yoktur. Çevresinde Suzi'ye yanık birisi daha vardır, Adil, fakat Adil diğerleri gibi Suzi'nin yüzünün güzelliğine değil kalbinin güzelliğine tutulur.
Zaman içinde Suzi'de Adil'in diğerleri gibi olmadığını anlar. Adil, utangaç aşkını içinde yaşayan birisidir. Suzi de Adil'in bu masumiyetine tutulur ve nihayet aşk onları bir araya getirir. Her aşk gibi bu aşkın da önüne engeller çıkar. Suzi'nin Ailesi Adil'i fakir ve Müslüman olduğu için istemezler. Yıllar boyunca aşklarını gizlice yaşamak zorunda kalırlar. Yıllar sonra Suzi'nin doğduğu gün Kırklar Dağı'na gidip kurbanlar kesilecektir fakat Suzi'nin anne ve babası ihtiyarladıkları için Kırklar Dağına gidemezler. Suzi'ye yakınları eşlik eder ve her yıl olduğu gibi o yılda kurbanlar kesilir, kutlamalar yapılır. Ziyaret boyunca Suzi'yi takip eden Adil Suzi'nin ailesini göremeyince gizlice Suzi'nin yanına gider ve iki âşık kutlamalardan uzakta kimsenin olmadığı bir yerde bir araya gelir ve hasret giderirler. Buluşmadan sonra Suzi değişmeye başlar. İki lafından birisi ölüm olan Suzi'yi kimse anlamaz. Bu duruma da akıl sır erdiremezler.
Bir gün sabah saatlerinde Suzi gizlice evinden çıkarak On Gözlü Köprüye gider. Suzi'yi köprüde Dicle nehrine bakarken gören Adil, Suzi diye bağırsa da karşılık alamaz. Adil telaş içinde sevdiğine koşarken Suzi imkansız aşkınıda kalbine gömerek Dicle'nin soğuk sularına kendini bırakır. Adil sevdiği kadını kurtarmaya çalışsa da başarılı olamaz. Güç bela Dicle Nehri'nden çıkardığı aşkına hem sarılır hem de ziyaret çarptı bize diye haykırır. Gözyaşlarıyla sevdiğinin kum dolan saçlarını temizleyen Adil o günden sonra tek bir kelime etmez. Sadece dilinden ziyaret çarptı bize cümlesi dökülür.
Adil'in ve Suzi'nin imkansız aşk hikayesi böylece Suzan Suzi türküsü ile günümüze kadar gelir.