Ervahı Ezelden 1898
Ervahı Ezelden levhi kalemden, levhi kalemden
Bu benim bahtımı kara yazmışlar
Bilirim güldürmez devri alemden
Birgünümüzü yüz bin zara yazmışlar
Dünyayı sevenler veli değildir, canım değildir
Canı terkedenler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hali değildir
Her birini bir efkara yazmışlar
Nedir bu sevdanın nihayetinde, nihayetinde
Yadlar gezer yarın vilayetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazmışlar
Olaydım dünyada ikbali yaver, hey can yaver
El etsem sevdiğim acep kim neder
Bilemem tecelli mi yoksa ki kadar
Beni bir vefasız yara yazmışlar
Yazanlar Leyla yı Mecnun kitabın
Sümmani yi bir kenara yazmışlar
Yazanlar Leyla yı Mecnun kitabın
Sümmani yi bir kenara yazmışlar
Sanatçı: Anonim
Ervahı Ezelden Türküsünün Hikayesi
Asıl adı Hüseyin olan Aşık Sümmani Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmaktadır. Bir gün sürüyü otlatırken bir adam ona doğru yaklaşıp çok aç olduğunu söyleyip ekmek ister. Hüseyin arpa ekmeğinin yarısını adama verir. Bu iyiliğinin karşısında adam der ki oğul sana bir dua öğreteyim. Bu duayı kırk gün oku, cebine kırk taş koy, her dua okuyuşunda bir tanesini at. Hüseyin adamın dediğini yapar ve kırk günün sonunda Ablak taşa gider.
O gün tek başına sürüyü otlatırken uykuya dalar rüyasında 3 derviş görür. Dervişler Hüseyin'e abdest aldırır ve birlikte namaz kılarlar. Hüseyin'i aralarını alarak bu 3 şerbetten birini içmesini isterler/ Hüseyin bardaktakileri şerbeti benzetemediği için kabul etmez. Bunun üzerine Derviş parmağını bardağı batırıp Hüseyin'in ağzına sürer ve Hüseyin'in uykudan uyanır fakat şerbet göremez sadece ağzında güzel bir tatlı hisseder. Tekrar uykuya dalar yine dervişleri rüyasında görür tam şerbetten içeceği sırada Dervişler bunun aşk badesi ve sevdiği kızın adını olduğunu, kızın adının da Gülperi olduğunu söylerler. Dervişler Hüseyin'in rüyasında Gülperi'nin yüzünü de gösterip 3 bardak ona 3 bardak gülperiye aşk badesi sunup yeşil mürekkeple yazılmış bir kitap okuturlar. Tekrar uyanan Hüseyin bakar ki ne Gülperi ne Dervişler yoktur. Sürüyü de göremeyen Hüseyin köyüne döner. Yolda bir atlıyla karşılaşır. Atlı ona korkma oğul sen ereceğine erdin, bundan sonra mahlasının Summan olduğunu ve bu dünyada kavuşmanın ona haram olduğunu söyler.
Yaklaşık 30-40 gün sonra Sümmani sıra gecelerine katılmak ister ve babası onu sıra gecesine götürür. Summani türkü söyledikten sonra herkes şaşırır ve Sümmaninin badeli aşık olduğunu anlarlar. O günden sonra Sümmani saz çalmayı da öğrenir. Yıllar geçtikçe köyde duramayacağını da anlayıp Gülperi'yi, sevdiğini bulmak için Kafkas, Hint, Afgan, İran topraklarına gider. Yıllarca sevdiğini arar lakin bulamaz. Yaşlanan Sümmani sadece kahvelerde saz çalıp söylemeye başlar. Gülperi'de Sümmaniden haber alamadığı için üzgündür. Sümmaniyi bulmak için iki kardeş görevlendirilir. Sümmaniyi arayan iki kardeş, tanıdıklarını bulur ve Sümmani'yi sorar. Sümmani yakın zamanda hakkı rahmetine kavuşmuştur. Yıllarca Gülperi'yi aradığını söylemiş ve onu sayıklayarak ona hasret bir şekilde öldüğünü söylemişlerdir. Bu duruma üzülen iki kardeş geri dönerler ve Gülperi'ye nasıl söyleyeceklerini düşünmeye başlarlar.
Şah'ın sarayına yaklaşırlar bakarlar ki bir cenaze kalkmaktadır. Bu Gülperi'nin cenazesidir.