Züleyha'nın Aşkı: Ateşin İçinde Yanıp Kavrulan Bir Sevda
Vaktiyle, Nemrut’un hüküm sürdüğü topraklarda, göz kamaştırıcı güzelliği ve dillere destan aşkıyla tanınan bir kadın yaşardı: Züleyha. Nemrut’un üvey kızı olan Züleyha, Hz. İbrahim’e derin bir aşkla bağlıydı. Bu aşk, kalbinin en derin köşelerine işleyen, onu her an bir ateş gibi kavuran bir sevdaydı. Fakat bu sevda, karşılıksız bir aşktı. Hz. İbrahim’in tek aşkı, Yüce Allah’a olan bağlılığıydı.
Bir gün, Nemrut’un zulmüyle Hz. İbrahim’in mancınıkla büyük bir ateşe atılmasına karar verildi. Bu haber, Züleyha’nın kulağına ulaştığında, yüreğine bir hançer gibi saplandı. Aklını yitirmişçesine, deli divane sokaklara fırladı. Züleyha, İbrahim’in alevler içinde yanmakta olduğunu düşündü ve bu düşünce, onu adım adım ateşe doğru sürükledi.
Züleyha, İbrahim Aleyhisselam’ın içine atıldığı ateşin yakınına vardığında, bir adım daha atamadı. Yüreği bu acıyı kaldıramadığı için değil, kendisi de yanıp kül olmaya başladığı için. O büyük ateşin kıvılcımları, Züleyha’nın bedenini de sardı. Sokaklarda deli divane dolaşırken, birden o ateşlerden birine düştü. “Bu mu İbrahim’i yakan ateş?” diye haykırdı ve içine düştüğü ateşin içinde yandı, kavruldu, kül oldu.
Ancak Züleyha’nın adı, bu dünyadan silinmedi. Onun aşkı, yükselen dumanlarla birlikte arşa yükseldi. Şimdilerde Urfa’da, Züleyha’nın aşkının ölümsüzleştiği bir göl var; adına "Ayn Zeliha" diyorlar, yani "Zeliha’nın Gözü". Rivayete göre, Züleyha’nın yangını öyle büyük, öyle derindi ki, bu yangını söndüren ve o gölü oluşturan, Züleyha’nın gözünden dökülen yaşlardı.
Biz Züleyha’yı Nemrut’un kızı olarak değil, kendi adıyla anacağız. Çünkü böyle bir güzellik, böyle bir teslimiyet, böyle bir sadakat, böyle bir aşk, Nemrut gibi zalim bir adamın ismiyle değil, Züleyha’nın adıyla hatırlanmayı hak ediyor. Züleyha’nın yüreğindeki ateş, o kadar büyüktü ki, bu hikayeyi duyan herkes, bu ateşten bir parça nasibini alıyordu.
Ozanlar, "Nemrud’un Kızı yandırdı bizi" derken, aslında sevgilisine değil, Züleyha’nın aşkındaki teslimiyeti, sadakati ve derinliği anlatıyordu. Züleyha, Hz. İbrahim’e bunca aşık olup onun tebliğ ettiği dine inanmaması mümkün mü? Böyle bir aşkla tutuşan kalpler, ancak ilahi aşkın nuruyla aydınlanır.
Züleyha, senin kabrin nur dolsun. Âşıklar, yangın nedir, senden öğrensin. Senin sevdan, aşkın ne olduğunu anlamayan gönüllere bir ışık olsun. Ey Züleyha, aşkınla bu dünyada iz bıraktın, ama adın, bu dünyadan çok daha uzun süre yaşayacak.
Bu dünyada her şey gelip geçici, ama Züleyha’nın aşkı, ebedi bir türkü olarak dillerde dolaşacak. Onun yaktığı ateş, aşıkların yüreğinde sonsuza dek yanmaya devam edecek.