Arda Boylarında Kırmızı Erik Sözleri ve Hikayesi

Arda Boylarında Kırmızı Erik türküsünün sözleri ve eser bilgilerini okuyabilirsiniz.

Arda Boylarında Kırmızı Erik 211
Arda boylarında kırmızı erik
Halime'nin ardında on yedi belik

Ah anneciğim ah anneciğim yaktın ya beni
Şu genç yaşta denizlere attın ya beni

Alıverin feracemi anneciğim diksin
O gıymatlı İsmail'e kendisi gitsin

Ah anneciğim ah anneciğim yaktın ya beni
Şu genç yaşta denizlere attın ya beni

Uy uyan Recebim senin olayım
Ardalar aldı ya nerde bulayım

Arda boylarına ben kendim gittim
Dalgalar vurdukça can teslim ettim

Ah anneciğim ah anneciğim yaktın ya beni
Şu genç yaşta denizlere attın ya beni
Sanatçı: Anonim
Arda Boylarında Kırmızı Erik Türküsünün Hikayesi

Recep ve Halime'nin Aşkı: Acı Bir Türküye Dönüşen Hikaye

Bir zamanlar Balkanlar’ın bereketli topraklarında, küçük bir köyde Recep adında bir genç yaşardı. Recep, o sabah erkenden kalkıp bahçesine gitti. Güneş tam tepedeyken, sıcağın altında terlemeye başlayınca eve döndü. Eve vardığında sundurmanın altında ayaklarını uzattı, annesinden soğuk bir ayran istedi. Annesi, ayranı getirip Recep’e verdiğinde, yüzünde bir tedirginlik vardı. Recep, annesinin bir şey söylemek istediğini fark etti, ancak ne olduğunu kestiremiyordu. Annesinin yüzüne dikkatlice baktığında ise kötü bir haber olduğunu anlamakta gecikmedi.

Recep’in annesi, "Oğlum, sen bahçedeyken Halime geldi. Korkuyordu, telaşlıydı. Ne olduğunu sorduğumda gözyaşları içinde anlattı. Ahmet Ağa’nın oğlu İsmail, Halime’yi istemeye gelmiş,” dedi.

Bu haber Recep’i derinden sarstı. Halime, onun nişanlısıydı, nasıl olur da başkası onu isteyebilirdi? Recep öfkeyle doldu. Annesinin söyledikleri kulağında yankılanırken, bir an bile duraksamadan Halime’ye haber gönderdi. O gece, her zaman buluştukları çeşmenin başında Halime’yi bekleyecekti.

Akşam olduğunda, Recep her zamanki yerinde Halime’yi bekliyordu. Halime, korku ve tereddüt içinde geldi. Recep, Halime’nin iki kolundan tutup gözlerinin içine baktı. Halime başını eğdi ve yalvararak, "Yalvarırım Recep, kaçalım buralardan. Annem niyetini bozmuş, nişanı bozduracak ve beni Ahmet Ağa’nın oğluna verecek," dedi.

Bu sözler Recep’in yüreğini dağladı. Anında Ahmet Ağa’nın konağına koştu. Konağın kapısına dayanıp bağırdı: "Ahmet Ağa, nişanlı bir kıza göz dikmek ne demek? Erkeklik bu mudur?" Ancak Recep, kapıda beklerken Ahmet Ağa’nın adamları üzerine çullandı. Onun sözlerini bile tamamlamasına fırsat vermeden dövmeye başladılar. Recep, ne olduğunu anlamadan yere yığıldı. Vücudu yaralarla dolu bir halde evinin kapısının önüne bırakıldı.

Annesi, oğlunun bu halini görünce feryat figan etti. Recep, o geceyi inleyerek geçirdi. Sabah olduğunda ise, camiden okunan sabah ezanıyla birlikte ayağa kalktı. Babasından kalan tüfeğini omzuna astı ve annesinin yalvarışlarını dinlemeden dışarı çıktı. Tek hedefi, Ahmet Ağa’dan intikamını almaktı.

Recep, Ahmet Ağa’nın konağına dayanıp tüfeğini ateşledi. Ancak Ahmet Ağa’nın adamları da silahlarını çekip Recep’e karşılık verdiler. Recep, arkadaşlarıyla birlikte bu çetin çatışmadan sağ çıkmayı başardı, ama artık köyüne geri dönemezdi. Dağlara çekildiler, izlerini kaybettirdiler.

Köyde, Recep’in başka bir köyde bir sevgilisi olduğu söylentisi yayıldı. Bu haber, Halime’nin yüreğini dağladı. Uzun süre Recep’ten haber alamayan Halime, bu yalana inandı. Çok geçmeden Halime, Ahmet Ağa’nın oğlu İsmail ile nişanlandı ve düğün hazırlıkları başladı.

Düğün gecesi, Recep yeniden ortaya çıktı. Halime’yi kınadan kaçırmak istiyordu. Ancak, düğün alanına vardığında silahlar patladı. Recep ve arkadaşı, Ahmet Ağa’nın adamlarına karşı çatışmaya girdiler. Ancak Recep, aldığı yaralarla oradan uzaklaşmak zorunda kaldı.

Halime, Recep’in ölüm haberini duyduğunda gözyaşlarına boğuldu. Düğün günü geldiğinde ise Halime ortadan kayboldu. Arda Nehri’nin kıyısına geldi, gözyaşları içinde nehrin sularına doğru yürüdü ve kendini sulara bıraktı. Halime’nin bedeni bulunamadı, sadece gelinliği nehrin kıyısında kaldı.

Recep, Halime’nin ölüm haberini aldığında yaralı haliyle Arda Nehri’ne koştu. Halime’nin cesedini aradı, ancak bulamadı. Artık bu acıya dayanamayacağını anladı. Vücudu zaten yaralarla doluydu, hayat ona bir işkence haline gelmişti. Son bir adım attı ve kendini Arda Nehri’nin sularına bıraktı.

Balkanlar’da yaşanan bu hazin aşk hikayesi, zamanla bir türküye dönüştü. Recep ve Halime’nin aşkı, dilden dile, gönülden gönüle aktarıldı. Onların adları, hayatlarından çok daha uzun süre yaşadı. Bu türkü, Balkanlar’da doğdu, büyüdü ve umulur ki bir gün yeniden Rom eli diyarından bizlere seslenmeye devam eder.

Yorumlar

İlk yorumu yapın

Yorum Gönder